Maden işletmelerimizin bulunduğu bölgelerde, yaşam kalitesini ve refah düzeyini artırmak için yerel istihdama ve yerel kaynaklara öncelik veriyoruz. Bu ekonomik katkının, sosyal kalkınmaya olan yansımaları ise, yöre insanıyla kurduğumuz güçlü bağ sayesinde oluşuyor.

Kışladağ Altın Madeni’ndeki mevcut iş gücünün %70’i bölge halkından meydana gelmekte. 9 yıldır Tüprag ailesinin bir parçası olan Hasan Çağdaş Erdem, bizlere parçası olduğumuz topluluklarla kurduğumuz bağın güzel örneklerinden birini sunuyor. Uşak’ın Söğütlü köyünde doğup büyüyen Erdem, adını ilk kez lise yıllarında öğrenciyken duyduğu Kışladağ Altın Madeni projesinde şimdilerde Sözleşme Amiri olarak görev yapıyor.

Hasan Çağdaş Erdem’in yolu Tüprag’la kesişen hikayesini kendisinden dinlemek için:

• Kendinizi tanıtır mısınız?

İsmim Hasan Çağdaş Erdem, 22 Mayıs 1984 yılında Uşak ili Ulubey ilçesi Söğütlü köyünde doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimlerimi Uşak’ın Eşme ilçesinde tamamladım. 2004 yılında Uluslararası Kıbrıs Üniversitesinde İngilizce İşletme bölümünü kazanarak Üniversite hayatıma başladım. Üniversite 3. sınıftayken yaz stajımı Kışladağ Altın Madeni Halkla İlişkiler Bölümü’nde (şimdi Dış İlişkiler Bölümü) yaptım ve bu süreçte departman yöneticisi Sn. Hakan Ünal’a rapor ettim.

2009 yılında Üniversite’den mezun olup askelik görevimi tamamladıktan sonra Uşak ve İzmir bölgelerinde birkaç pazarlama firmasında ürün pazarlamaya dönük çalıştım. Bu süreçte aklımda hep Uşak’ta yaşamak, tüm geleceğimi Uşak ilinde inşa etmek düşüncesi vardı. Ancak, gerek sosyal gerekse ekonomik olarak Uşak’ta yaşamak benim için çok da konforlu bir gelecek sunmayacak gibi görünüyordu. İşletme okumuş olmamın vermiş olduğu ve bana kattığı deneyim doğrultusunda bir aile şirketinde veya yerel bir organizasyonda bir patrona hizmet etmek duygusu hep bana aykırı gelmişti; hayalim, uluslararası ölçekte bir kurumsal firmada çalışmak üzerine kuruluydu. Staj döneminde uluslararası ve kurumsal bir firmanın avantajlarını, kültürünü deneyimlemek ve geleceğe daha sağlam adımlarla yürümem için doğru yer olduğunun ayırdına varmış olmak da bu düşüncemi hep tetiklemişti.

Bu anlamda, o yıllarda Kışladağ Altın Madeni ve Tüprag, benim gelecek planlarıma büyük bir ilham veriyor, geleceğe daha aydınlık bakmam için bana hep umut ışığı oluyordu. Ancak bir sorun vardı; tecrübe… Ben, 2012 yılında Tüprag’da çalışmak üzere CV hazırlayıp Tüprag’a verdiğimde kafamda hep bir soru işareti vardı, yeterli tecrübem yoktu ve bu yüzden Tüprag tarafından kabul edilmeyebilirdim. Fakat hiç de öyle olmadı; yaklaşık 6 ay sonra, 2013 yılının Temmuz ayında, Tüprag adeta, “biz sana işi öğretiriz, biz sana tecrübe kazandırırız” dercesine beni kanatları altına almak üzere iş görüşmesine davet etti. İş görüşmesi olumlu sonuçlandı ve ben artık geleceğim için ilk adımı atmıştım, hem de Türkiye’nin en prestijli şirketinde. Kışladağ Altın Madeni Yatırım Projeleri Departmanında Ofis Asistanı olarak işe başlamak marifetiyle 23.07.2013 yılında artık ben de Tüpraglı olmuştum.

• Tüprag ve Kışladağ Altın Madeni ile yolunuz ilk kez ne zaman ve nasıl kesişti?

Tüprag ile yolum, resmi olarak 2008 yılında yaz stajı döneminde kesişti. Ancak, Kışladağ Altın Madeni, doğduğum ve büyüdüğüm köye yaklaşık 5 km mesafede olduğu için henüz lise yıllarında öğrenciyken Tüprag’ı tanıyordum; Kışladağ Altın Madeni’nde, bizim bildiğimiz haliyle Kışladağında, bazı baretli insanlar görüyorduk. Bize göre büyük iş makineleri, büyük arabalar, yabancı dil konuşan insanlar vardı. Bunlar kim, ne için buradalar diye sorguladığımızda burada Altın Madeni açılacakmış, çok altın varmış buralarda gibi cevaplar alıyorduk. Aslında, ilk kez bu cevapları aldığım 2000’li yılların başında, altın madenciliği hakkında araştırmalar yapmaya karar vermiştim. Kendim de dahil olmak üzere sosyal çevremde madenciliğe ilişkin pek çok önyargı vardı; doğaya zarar verecekmiş, siyanür kullanacaklarmış vb.

O dönemlerde bir çok araştırma yaptım; altın, altın madeni, siyanür, açık ocak-kapalı ocak gibi kavramlara ilişkin araştırmalarımı üniversite yıllarımda da sürdürdüm. Maden Mühendisliği okuyan bir çok arkadaşımla zaman zaman teknik konularda çalışmalar dahi yaptım. Evet, altın değerli bir madendi, ülke ekonomisine ciddi anlamda katma değer sağlayacaktı, altının bulunduğu yöreye ciddi anlamda istihdam fırsatı sunacağı açıktı ama doğru işletilemeyen bir altın madeni, benim de parçası olduğum o yöredeki insanlar için ve doğa için felaket olabilirdi. Tüm araştırmalarımın ve çalışmalarımın sonucu bunu işaret ediyordu.

Kışladağ Altın Madeni’nde bulunan altının, çevreye ve insana zarar vermeden çıkarılıp çıkarılmadığını öğrenmek için tek bir yol vardı; Kışladağ Altın Madeninde yapılan çalışmaları yakından görmek ve belki de deneyimlemek. O dönemde bunun için staj yapma şansımı değerlendirmek bir fırsat oldu. Aslında, yıllarca araştırmasını yaptığım altın madenciliğinin içine girip bu süreci daha iyi anlamak ve kafamdaki tüm sorulara cevap bulmak niyeti ile Tüprag ile tanışmış oldum.

• Tüprag’ın yaşam öykünüze etkisi ne oldu?

Daha ilk iş günümde anladığım ilk şey, Tüprag’ın “Önce insan ve çevre, sonra madencilik” felsefesinin altını nasıl güçlü biçimde doldurduğu oldu. Daha ilk staj günümde, ben aslında yılardır sorduğum bir çok sorunun cevabını almış ve tüm önyargılarımı kırmıştım. Ama yetmezdi; ben madencilikle ilgili daha çok şey öğrenmeliydim, çünkü bu madenin çıkartıldığı yöre benim yöremdi, benim topraklarımdı. Benim yöreme faydası olacaksa faydalarını, zararı olacaksa zararlarını öğrenmeliydim.

Tüprag’da daha staj dönemimde bir çok şey öğrendim. Söğütlü köyü insanlarının bile değer vermediği kadar Tüprag bizim doğamıza değer veriyordu. Stajımın son gününde kendime şunları söyledim;

“Burası Kışladağ Altın Madeni, bizim topraklarımızın altında bulunan değeri yer üstüne çıkaran Tüprag bu işi çevreye ve insana zarar vermeden ve bulunduğu yöreye, o yörenin insanına sonsuz değer vererek yapıyor. Burası doğru tekniklerle altın çıkartan, paranın değil önce insanın var edildiği bir felsefesi olan bir kurum. Şimdilik hoşça kal Tüprag, bir gün geri geleceğim ve bu ailenin bir üyesi olacağım.”

Böyle de oldu, 2013 yılında ben Tüprag ailesinin bir üyesi oldum ve yaklaşık 10 yıldır hiç keşke demedim, aksine hep iyi ki Tüprag benim ailem dedim. Tüprag ismini duyduğum zaman aklıma ilk gelen şeyler; huzur ve güven. Şundan çok eminim, her koşulda annem ve babam nasıl benim yanımda ise, benim için her konu ve koşulda destek ise, Tüprag’da aynı şeyi hissettiriyor.

• Mesleğinizde, size her gün aynı istekle çalışmaya motive eden şey nedir?

Ben Tüprag’da ofis asistanı olarak işe başladım. Yıllar içerisinde Tüprag’ın bir çalışan olarak bana verdiği değeri gördüm. Daha önceki çalışma hayatımda da işverenlerin çalışanlarına nasıl yaklaşım sergilediklerini bildiğim için burada kendimi inanılmaz değerli hissettim. Hasta olduğunuzda anneniz sabaha kadar uyumaz ve yanı başınızda ateşinizi ölçer durur ya hani… İşte bu hissiyatı annemden sonra hissetiren yerdi Tüprag. Hasta oldum yanımda oldu, mutsuz oldum Tüprag yanımda yanımda oldu ve hüznümü paylaştım, evlendim en mutlu günümdü Tüprag yanımda oldu. Çocuğum oldu -7 yaşında Defne isminde bir kızım var-, Tüprag yanımda oldu ve mutluluğumu paylaştı. Maddi sıkıntılar içinde oldum, Tüprag adeta bir babanın çocuğuna harçlık vermesi gibi yanımda oldu.

Bütün bu değerleri Tüprag bana hissettirdi ve ben de dedim ki nasıl annem babam beni büyüttü, okuttu ve ben onlara hayırlı bir evlat olmak için çaba harcadım, nasıl onların verdiği maddi ve manevi desteği boşa çıkarmamak için azimle çalışıp üniversite okudum; aynı şekilde Tüprag için de daha iyisini yapmalıydım. Hep daha iyi bir çalışan olma, hep daha fayda sağlayan bir iş yapma arzusu içinde çalıştım. Bugün Tüprag Kışladağ Altın Madeni Proje Bölümünde Sözleşme Amiri olarak görev alıyorum. Sahada yürütülen işlere ait sözleşmeleri yönetiyorum. Hep daha iyi olmak için değil, hep Tüprag’a daha faydalı olmak için çalışıyorum. Annemin ve babamın emeklerine karşılık nasıl hayırlı evlat olma çabam olduysa, aynı şekilde Tüprag’ın bana verdiği emekleri boşa çıkartmamak için de hayırlı bir çalışan olmak için mücadele ediyorum.

Tüprag benim ailem, ben Tüprag’da maddi bir çıkar için bulunmuyorum, elbette yapılan her işin maddi bir değeri vardır ve hepimiz günün sonunda bir kazanç elde etmek için buradayız. Ancak bu kısım benim için her zaman ikinci planda yer aldı.

Hayal ettiğim yerde, geleceğe emin adımlarla yürüyorsam, Tüprag elimden tuttuğu içindir.

Tüprag, benim de naçizane “adanmışlık hikayem”dir.