Madencilik sektörü, madenlerin bulunduğu bölgenin çevresinde yaşayan birçok hanenin gelir ve yaşam kalitesini olumlu şekilde etkileyen, yerel istihdamı önceleyen bir iş koludur. 2006 yılında üretim faaliyetlerine başlayan Kışladağ Altın Madeni de kuruluşundan bu yana bölgede bulunan birçok aileye istihdam sağlamıştır. Üstelik, aradan geçen 15 yılda, yerel düzeyde iş imkanı sağladığımız ve beraber yola çıktığımız personellerimizin çocuklarına, ikinci ve üçüncü nesillere de istihdam fırsatları yaratılmaktadır.

Uşak’ta sürdürdüğümüz madencilik faaliyetlerine, madenimizin kuruluşunun ilk yıllarında katılan Vefa Çelik ve oğlu Caner Çelik’in hikayesi, maden çevrelerindeki topluluklarla kurduğumuz ve nesillere yayılmaya başlayan olumlu etkileşime örnek niteliğindedir. Uşak ilinin Söğütlü köyünde tarım ve hayvancılıkla uğraşan Vefa Çelik, 2006 yılında Kışladağ Altın Madeni’nin üretime geçmesiyle birlikte ekibimize kırıcı operasyonunda çalışmak üzere katılmıştır. Vefa Bey, ortaya koyduğumuz insan ve çevre odaklı madencilik faaliyetlerine ilişkin gözlem ve deneyimlerini, zaman içerisinde ailesinin ve çevresinin ilgisi üzerine onlarla paylaşmış ve yakın çevresinde altın madenciliğine büyük ilgi ve istek uyandırmıştır.

Caner Çelik: “Madencilik, üstü örtülü değerleri gün yüzüne çıkarma gayretidir.”

Caner Çelik ise, çocukluk yıllarında babasının iş yerinde çekilmiş fotoğraflarını ve Kışladağ altın madeninin yaşamlarına olan maddi ve manevi katkısını görünce madencilik sektöründe çalışmaya karar vermiş; kararını hayata geçirmek için ortaya koyduğu azimle, İstanbul Üniversitesi Maden Mühendisliği lisans programına yerleşmeye hak kazanmıştır.

Eğitim sürecinde yaz stajını Kışladağ Altın Madeni’nde gerçekleştiren Çelik, eğitimini başarıyla tamamlayarak maden mühendisi olmuştur. Kısa bir süre sonra Caner Bey’in, yaşamı ve kariyeri için ilham aldığı Kışladağ Altın Madeni ile yolları tekrar kesişmiştir. Babası Vefa Çelik’in emekliliğinden 1 yıl sonra ADR operasyonunda görev almak üzere bayrağı devralan Caner Bey, 2017 yılının Aralık ayından beri bizlerle çalışmaktadır.

Çevre halkla nesiller boyu böylesine olumlu etkileşimler kurmak, değerlerimize bağlı biçimde yürüttüğümüz ve “önce insan” vurgusunu yaptığımız sorumlu madencilik anlayışımızın en büyük kanıtıdır. Caner Bey’in bu hikayesi, ortaya koyduğumuz madencilik çalışmalarının, gençlere nasıl ilham kaynağı olduğunun, gelecek planlarında ve kararlarında nasıl yer edindiğinin büyük bir göstergesi olmuştur. Kendisi, madenciliği “üstü örtülü değerleri gün yüzüne çıkarma gayreti” olarak tanımlamakta ve kızının da altın madenciliğinde yer alması için aile ve çevresine yeni ufuklar açma isteğinde olduğunu belirtmektedir.

Caner Çelik’e, destekleri ve Tüprag ailesinin bir parçası olduğu için teşekkür ederiz.

“Önce insan ve çevre, sonra madencilik” felsefesiyle gerçekleştirdiğimiz maden faaliyetlerinde, toplumumuza yalnızca maddi boyutta kazanımlar sağlamıyor, yaşamlarını inşa ederken ihtiyaç duydukları bakış açısı ve kültürümüzün yansıması olan dayanışma ruhunu da aşılıyoruz.